27 Nisan 2009 Pazartesi

Süreklilik ve Yenilik

Yer-Deniz’de İki ve Üç

Doğanın hassas dengesinin merkezinde bulunan iki kutuplu yaşama ayak uydurma konusunda en başarısız canlı şüphesiz ki insandır. Bu yüzden olsa gerek, medeniyetini kurarken ekolojik çevresini av-avcı şeklindeki dengeli kutuplanmadan virüslerinkini andıran bir tek kutupluluğa dönüştürmüş, hemen ardından da ancak muhafazakar-devrimci (/dişil-eril) olarak dengeli bir şekilde kutuplanabilen toplumsal çevresini üç kutuplu olarak yeniden-yapılandırmayı denemeye başlamıştır.


Oysa tek kutuplu bir ekolojik yapı yaşamın süreklilik (/muhafazakar/dişil) boyutunu dıştaladığı için er geç kendi kendini yok eder. Üç kutuplu bir toplumsal yapıda ise genellikle yaşamın yenilik (/devrimci/eril) boyutu dıştalanır ve bu yüzden hasta-sağlıklı, normal-anormal gibi ikili trajedi durumların ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Tek kutuplu bir ekolojik yapının yaşamın süreklilik boyutunu dıştalaması aşikardır: Organizma olmadan çevre, çevre olmadan organizma varlığını sürdüremez. Zira organizma zamanla yıkılma eğiliminde olan çevreyi, çevre de zamanla yıkılma eğiliminde olan organizmayı yeniden-yapılandırır. Üç kutuplu toplumsal bir yapının yaşamın yenilik boyutunu dıştalaması ise aynı kolaylıkta fark edilmeyebilir.

Kararlı bir üç kutuplu yapının kurulmasının sadece iki farklı yolu vardır. Birinci kararlı yapı tipinde kutuplar birbirine bakışımlıdır. Örneğin Şekil 1–a’daki gibi her kutup bir kutup tarafından güçlendirilirken, diğeri tarafından zayıflatılır. Bu tipteki yapılar aslında en az iki kutuplu yapılar kadar dengelidir ama toplumsal yapılardan çok, ekolojik yapılarda tercih edilirler. Toplumsal yapılara uyarlanması daha kolay olan ikinci kararlı yapı tipinde ise iki kutup bakışımlıyken, üçüncü kutup onlara karşıt-bakışımlıdır. Örneğin Şekil 1–b’deki gibi A ve B kutupları birbirlerini zayıflatma eğilimindeyken, C kutbunu güçlendirme eğiliminde olurlar. C kutbu ise hem A, hem de B kutbunu zayıflatmaya çalışır. Bu yapıda A ve B kutuplarından her birinin diğerine baskın olduğu iki farklı denge noktası bulunur. Ve denge noktalarından birisi normal/sağlıklı duruma karşılık gelirken, diğeri anormal/sağlıksız duruma karşılık gelir.

Şekil 1: Üç kutuplu kararlı yapılar

Toplumsal üç kutupluluğun genellikle bakışımsız kararlı tipe göre kurulmasının birkaç farklı nedeni vardır. Birinci neden bireysel iktidar ilişkilerinin birer birer dondurulup, tahakküm ilişkilerine dönüştürülmesiyle ilintilidir. Eş-eş, veli-evlat, öğretmen-öğrenci, hekim-hasta, ast-üst, patron-işçi,, tüm iktidar ilişkileri ortasından kırılıp, kırık uçlardan soyut ve otoriter üçüncü kişilere, en çok da devlete kaynak yapılır. İki gerçek ve bir tüzel kişiyi içermesi yüzünden kutuplar bakışımsız olarak yapılandırılmış olunur. Üç kutuplu ilişkinin kararlı bir şekilde kurulabilmesi için de ilişkilerde esneklik ve tersine çevrilebilirlik ortadan kalkar, iktidar tahakküme dönüşür. Ardı sıra bunalımlar (/sürtünmeler) ortaya çıkar (bkz: “frustration in spin glasses” ya da “3 ve trajedi”) ve ilişkiler hastalanır: Bunalımları azaltmak adına karşılıklı sorumluluklar o üçüncü kişiler üzerinden soyut bir düzleme aktarılır ve sorumsuzluklar meşrulaşır. Bireysel ilişkilerdeki üç kutupluluğun tüm bu bunalımlarına rağmen korunabilmesi için de sorumlulukların aktarıldığı yeni soyut düzlemde, yani toplum çapında benzer bir üç kutupluluk kurulması gerekir.

Toplumsal üç kutupluluğun genellikle bakışımsız kararlı tipe göre kurulmasının ikinci nedeni ise toplumsal yapının geçmişte devrimci-muhafazakar şeklinde kutuplanmış olmasıyla ilintilidir. Devrimci kutbu doğuran muhafazakar kutup A ve B olarak ikiye ayrılır ve muhafazakar kutbu güncellemesi gereken devrimci kutba sadece A kutbunun baskın olduğu durum ile B kutbunun baskın olduğu durum arasındaki geçişleri düzenlemek kalır. Böylece yaşamın yenilik boyutu dıştalanmış olunur.

Türkiye’de Futbol ve Siyaset

Yıllarca bu ülkede insanlar en çok futbola yatırım yaptı ve içrek merak güdüsü sürekli yeşil sahalara yönlendirilmeye çalışıldı. Böylece insanlar evde ve yolda, okulda ve işte, mahkeme ve hastanede üç kutuplu iktidar ilişkileri yüzünden karşılaşıp, karıştıkları adaletsizliklere karşı vicdanlarında oluşan haklı tepkileri rakip takım ve taraftarlarına odaklar oldu. Zira tepkileri açığa vurmak maç izlerken çok daha kolay, çok daha tehlikesizdi.

Tepkiler bu şekilde törpülenmeden önce, sağcı-solcu ya da sünni-alevi gibi kutuplar üzerine tehlikeli bir şekilde odaklanmaya çalışılmış ve insanlar muhafazakar-devrimci şeklindeki dengeli kutuplaşmalardan soğutulmuştu. Bu yüzden futbolun FB-GS-BJK şeklinde sunduğu üç kutuplu bakışımsız toplumsal yapılanmaya geçiş hiç de zor olmadı.

Bugünlerde insanlar futbol kadar siyasete de yatırım yapıyor ve içrek merak güdüleri giderek oy sandıklarına çevriliyor. Artık insanlar takım tutar gibi parti tutuyor ve bu sayede Dinci-Milliyetçi-Kürtçü şeklinde üç kutuplu bir siyasi yapılanmaya geçiş başarıyla sağlanmış oluyor. Bir başka deyişle, yaşamın yenilik boyutu güzel ülkemde uzun bir süre dıştalanacak gibi görünüyor.

22 Nisan 2009 Çarşamba

öLü'M


Kur’an’ın sesi yankılanıyor geçmişten, geçecek güne:

- De ki, “Mümin kimseler iseniz, bu imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor öyle!”

Kimileri hemen kulağını kapatıyor, Mehdisi-Mesihi “Koca-Efendi”nin ya da Hızırı “Karun Kahya”nın yanına kaçıp, sesin az önce ne dediğini soruyor yana yakına. Tam içleri rahatlamış, eski yerlerine döneceklerken ses devam ediyor:

- De ki; “Allah katındaki Ahiret başka hiçbir kimseye değil de.. ..yalnız size mahsus ise.. Bu iddianızda samimi iseniz.. Haydi hemen ölümü dileyin!”

Bakışıyorlar birbirlerine. Az önce kendilerine verilen resimleri çıkartıyorlar ceplerinden bir bir ve resimlere karşı bağırmaya başlıyor hep bir ağızdan:

- Allah katındaki Ahiret başka hiçbir kimseye değil de.. ..yalnız size mahsus ise.. Bu iddianızda samimi iseniz.. Haydi hemen ölümü dileyin!

- Allah katındaki Ahiret başka hiçbir kimseye değil de.. ..yalnız size mahsus ise.. Bu iddianızda samimi iseniz.. Haydi hemen ölümü dileyin!

Kimileri kendinden geçiyor bağırırken, resmi yere atıp, üstünde zıplamaya başlıyor. Bu gürültü içinde bir şeyler söylemeye çalışan Kur’an’ın sesi pek duyulmaz oluyor artık:

- Fakat elleriyle yapıp, ettikleri ortadayken bunu hiçbir zaman dilemeyecekler. Allah zâlimleri her halleriyle bilmektedir. Ve sen onları insanların hayata en hırslı, en düşkün olanları olarak bulacaksın.. Müşriklerden bile daha hırslı olarak, Müşriklerden bile daha düşkün olarak..

- Allah katındaki Ahiret başka hiçbir kimseye değil de.. ..yalnız size mahsus ise.. Bu iddianızda samimi iseniz.. Haydi hemen öldürelim sizi de, görün bakalım! Pis Yahudiler sizi.. Bir kere cennet sadece bizim..

- Haydi.. ..şu kafirleri de öldürelim, dünya da artık bize kalsın!

- Haydi ölün bakalım hep birlikte.. ..Pis Yahudiler, Aptal Hıristiyanlar, Adi Müşrikler! Sizin saltanatınız bitti, bizimkisi başlıyor bundan böyle!

Sesini duyan neredeyse kalmasa bile Kur'an vazgeçmiyor devam etmekten:

- Onların her biri bin sene yaşamayı diler, oysa uzun yaşamak onları azaptan uzaklaştırıp, kurtaracak değildir. Allah, onların neler yapıp, ettiğini görüp duruyor.

13 Nisan 2009 Pazartesi

sigara


Birisine önce bacağımı kırması, sonra da koluma girip, gideceğim yere kadar beni götürmesi için para verdiğimi söyleseydim size ne kadar aptalca bulurdunuz yaptığımı, değil mi?

Üzgünüm sigara içen arkadaşlar ama duyabiliyorum. Ve sizin sigara içerken kendi beyin biyokimyanıza yaptığınız şey bu kadar aptalca!

Bir yere gitmek için hep bu şekilde bacağımı kırdırdığımı, hatta kendi bacağımı kırdırırken o an yanımda tanıdığım ya da tanımadığım her kim varsa onun da bacağını kırdırdığımı getirin gözünüzün önüne. Ne kadar zalimce görünürdüm, değil mi?

Üzgünüm sigara içen arkadaşlar ama görebiliyorum. Ve sizin sigara içerken çevrenizdekilerin beyin biyokimyasına yaptığınız şey bu kadar zalimce!

Bacak kıranın geçtiği her yeri çöplüğe çevirdiğini, dokunduğu herkese leş gibi bir koku bulaştırdığını varsayın. Ne kadar iğrenç kokardım, değil mi?

Üzgünüm sigara içen arkadaşlar ama koklayabiliyorum. Ve sigara içerken sizin üzerinizden çevrenizdekilere sinen koku bu kadar iğrenç!

Bacak kıranın dokunduğu herkese sadece leş gibi bir koku değil, bir de ölümcül hastalık bulaştırdığını ve benim bunu bildiğimi düşünün. Toplum için ne kadar zararlı biri olurdum, değil mi?

Üzgünüm sigara içen arkadaşlar ama düşünebiliyorum. Ve siz sigara içerken toplum için bu kadar zararlısınız!

12 Nisan 2009 Pazar

yol-a-çık

- Düşüncelerimiz gelişip, olgunlaşmadan kişiliklerimizi öz-ü-gürce kurabilir miyiz?

- Dostça muhabbetlerde tart-ışmadan düşüncelerimiz gelişip, olgunlaşabilir mi?

- Ortak yanlarımızı görmeden tart-ışmak dostça bir muhabbet mi olur, yoksa kişisel bir mastürbasyon veya kitlesel bir savaş mı?

- Farklılıklarımıza saygı duymadan ortak yanlarımız belirginleşebilir mi?

- Kişiliklerimizi başkalarını ötekileştirerek kuruyorken bizden farklı olanlara saygı duyabilir miyiz?

- Kişiliklerimizi bile satın almak zorunda kaldığımız bir yaşamın anlamsızlığı ötekileştirmeler olmadan örtülebilir mi?

Başladığım yere dönüp, duruyorum. Yeterince keşif yapmamış olacağım ki orayı hala tanımıyorum: Tüm insanların birleşmesi için illa ortak bir düşman mı bulmak gerekecek?

Şu kocaman evrende bizim kadar akıllı başka canlılar olup, olmadığını ya da yumurta kapıya dayanmadan mevcudatın daha ne kadar kısırlaşması gerektiğini bilmediğimizden, yakın gelecekte 12 Maymun’daki gibi hümanizm ile adaleti birbirinden ayırabilen bir genetikçiye ihtiyacımız olabilir. Kimse bu asil göreve gönüllü olmazsa ve birileri beni aksine ikna etmezse seve seve yola çıkabilirim! Maalesef ben bir melek değilim ve öz-ü-gür bir iradeye sahibim..

iZ-LeYiCiLeR